25 Nisan 2014 Cuma

TÜRKİYE'DE VE DÜNYA'DA ÇOCUK İŞÇİLİĞİ

23.04.2014

23 Nisan 2014 tarihli programımızda  Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı sebebiyle Türkiye'de ve Dünya'da çocuk işçiliğine değindik. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri  Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Cem KILIÇ ve her hafta olduğu gibi program danışmanımız Okan Güray BÜLBÜL bizlerl birlikteydi.


Çocuk işçiliği, dünya gündeminde en üst sıralarda yer alması gereken ve acil çözüm bekleyen bir sorun… Dünyada milyonlarca çocuk, fiziksel, zihinsel, eğitsel, sosyal, duygusal ve kültürel gelişimlerine zarar veren koşullarda çalışıyor. 

Günümüzde çalışan çocukların sayısını kesin olarak söylemek mümkün olmasa da Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre, dünyada 5-14 yaş grubunda 250 milyon çalışan çocuk bulunduğu, 12-17 yaş grubu 283 milyon çocuğun çalıştığı için okula devam edemediği tahmin ediliyor.




Sohbetin önemli bölümlerini ve detaylarını sizler için derledik;

Cem KILIÇ

'' Çocuk iş gücü kullanımı sosyal politika açısından önemli konulardan bir tanesidir. Ekonomik gerekler, ekonomik gelişmişlik düzeyi iş gücü piyasası açısından böyle bir alanı her zaman ortaya çıkarır. Gelişmiş ülkelerde refah toplumlarında iş gücünü korumaya yönelik aynı zamanda sosyal hukuk devleti önlemleri de o ülkelerde gelişmekte olan ülkelere göre daha düşük bir çocuk iş gücü kullanımını beraberinde getirir. Çocuk iş gücü tarımsal hizmetlerin yaygın olduğu yerlerde daha çok görülüyor. 

Çocuk iş gücü kullanımına Türkiye açısından baktığımızda 1999 yılından bu yana çocuk işçiliğiyle ilgili sorunlarda önemli aşamalar kaydedilmiştir. ILO 5 ila 10 yaş arası iş gücünü çocuk iş gücü olarak nitelendirmiştir. Çalışan çocukların okula gitmesi bir hayli güçtür. İlköğretimi dahi okuyamayan çocuklar azımsanmayacak derecede çoktur. Dolayısıyla çocuk iş gücü ve eğitim arasında paralel bir ilişki kurmak mümkün değildir. 893 bin çocuğumuz çalışıyor ama  Türkiye genelinde son altı ayda yaşanan iş kazalarında 72 çocuğu kaybetmişiz. İnşaatlarda, küçük oto sanayilerde çalıştıkları için maalesef birçok  çocuğumuzu  kaybettik. Çocuk işçiliği ile yoksulluk arasında bir bağlantı kuracak olursak; çocuk işçiliği yoksulluktan beslenmektedir.  Yoksulluk arttığı zaman çalışabilecek durumdaki insan sayısı aile halkı için önem kazanıyor. Eğitim için yapılan yardımlara  değinecek olursak, burada önemli olan, düşünce tarzının değişmiş olması insanların eğitime verdiği önemin artması, ailelerin bilinçlenmesidir. Çocuğun eğitiminden ziyade aileyi bilinçlendirmek gereklidir.  Ülkemizde gelişmekte olan bölgelere, örneğin Doğu Anadolu Bölgesi rakamlarına baktığımız zaman ciddi anlamda kız çocuklarına ayrımcılık yapıldığını görüyoruz.''


Okan Güray BÜLBÜL:

'' Sanayi devriminin ilk yıllarında iş verenlerin kar hırsı, özellikle sınırsız enerjiye kavuşmuş üretim gücünü sürekli çalıştırmak üzere kurgulanmış bir yapıdır. Böyle olunca kadınlar, çocuklar ucuz iş gücü olarak ön plana çıkmıştır. Dolayısıyla Sanayi devriminden bu yana çocuk işçiliği sorunu ile karşı karşıyayız.
Türkiye'de yaklaşık olarak 893 bin çocuk çocuk işçi olarak çalışmaktadır. 5 ila 17 yaş arasında aslında okula gitmesi gerekirken ekonomik faaliyetlerde kullanılan 893 bin çocuk söz konusudur. Çocuk işçiliğinin olumsuz yanları  saymakla bitmez..Bireyler açısından yoksulluğu tetikleyen bir durumdur. 893 bin çocuktan yaklaşık olarak 399 bin tanesi tarım sektöründe çalışmaktadır. Dolayısıyla aslında kentlerde bizim gördüğümüz sorundan çok daha fazlasının kır kesiminde olduğunu anlıyoruz. Özellikle tarımda ücretsiz aile işçiliği olarak görülen çocuklardan bahsediyoruz. Çalışması karşılığı bir ücret almayan,ailesine ait  bir tarlada bahçede çalışıp ürün toplayan ve bunun gelirinden aslında pay sahibi olamayan çocuklara rastlamaktayız. 

Çocuk işçiliğinin önlenme mekanizmalarına değinecek olursak; bunlardan bir tanesi şartlı nakit transferidir.  Dünyada Birleşmiş Milletlerin gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde uygulamaya koyduğu şartlı nakit transferinin temel mantığı, çocuğu bir iş gücü olmaktan uzaklaştırmaktır. Şöyle bir yöntem izleniyor aile belirli şartları sağlarsa her ay devletten belirli bir para alıyor. Türkiye'de ise şöyle işlemektedir; özellikle kız çocuklarının okullaşması sağlamak amacıyla ilköğretime devam eden kız çocuklarının ailelerine 35 TL erkek çocuklarının ailelerine 30 TL, orta öğretimde erkek çocuk için 45 TL,kız çocuk için ise 55 TL yardım yapılıyor. Yani çocuğunu okula göndermesi karşılığı aile her ay maddi yardım alıyor. Bunun temel mantığı şudur: Çocuğunu çalıştırma okula gönder! Bu nakit yardımının şartı ortadan kalkarsa yani çocuğun okula devam etmediği tespit edilirse devlet yardımı kesiyor. Özellikle son 5- 6 yıldır eğitime yapılan yatırım okul kitaplarının ücretsiz olarak çocukların masasında yer alması gibi kriterler eğitimi ucuzlaştırdı.  Böyle olunca aileler ekstra bir çaba sarf etmek zorunda kalmıyor. Dolayısıyla şartlı nakit transferi nakit olarak konuşulunca düşükmüş gibi geliyor ama tümden bakıldığında 2 milyon öğrencinin yararlandığını görüyoruz.''


x
"Ekmek Olur Alınteri", 23 Nisan programında Gazi Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cem KILIÇ ve Okan Güray BÜLBÜL'ü konuk etti. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder