17 Nisan 2014 Perşembe


KIDEM TAZMİNATI - TÜRKİYE'DEKİ UYGULAMALAR VE SON DÜZENLEMELER


16.04.2014






- Kıdem tazminatı nedir? Kimler kıdem tazminatı alma hakkına sahiptir?
- Kıdem tazminatına iliştin Türkiye ve yurtdışındaki uygulamalar... 
- Kıdem tazminatı ile ilgili en son düzenlemeler ve konuya ilişkin tartışmalar...


Kıdem tazminatı, kıdem tazminatına yönelik Türkiye ve yurt dışında ki uygulamaların, son değişikliklerin ve güncellemelerin konuşulduğu programımızda danışmanımız  Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri araştırma görevlisi Okan Güray BÜLBÜL önemli bilgiler verdi. 

Sohbetin önemli bölümlerini ve detaylarını sizler için derledik;


Okan Güray BÜLBÜL  

Kıdem tazminatı işçilerin iş verende kalan ödenmemiş on üçüncü ay ücretleridir. Kıdem tazminatının alınması için bazı şartların oluşması gerekir. 4857 sayılı İş Kanunun'a tabii çalışan işçiler kıdem tazminatı alabilecek kişilerdir. Bunun dışındaki işçilerin ve BağKur'luların, 4C'lilerin,eski emekli sandığına tabii çalışanların yani memurların kıdem tazminatı hakkı bulunmamaktadır. Uzunca bir süre emeğini aynı iş verene sunan, kendi katkılarını iş yerine sağlayan, üretime hem emeğini hem fikrini  hem de fiziksel gücünü ortaya koyan işçinin işten ayrılması halinde iş verenden belirli bir kıdeminin karşılığında para almasıdır. 

Böyle tanımlanmış bir hak için bazı şartlar vardır. Bu şartlardan ilki; 4857 sayılı kanuna tabii olarak çalışmak yani işçi olmak, ikincisi en az 1 yıl aynı iş verene bağlı olarak çalışmış olma şartıdır. Kıdem tazminatı bazı durumlarda iş sözleşmesinin feshidir. Örneğin, kadın işçilerin evlendikten sonra 1 yıl içerisinde iş sözleşmelerini kendileri feshetmeleri kıdem tazminatını doğurur. Bunun dışında iş verenin iş sözleşmesini feshetme durumları, haklı nedenle sağlık koşullarıyla işçiye kıdem tazminatı hakkı doğuruyor. İş verenin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak işçinin sözleşmesini feshetmesi durumunda işçiye kıdem tazminatı hakkı doğmuyor. Bunun dışında işçinin istifa etmesi kıdem tazminatı hakkını doğurmuyor. Uzunca bir süre aynı iş verene bağlı olarak çalışmış bir kişi istifa ederek iş yerinden ayrılır ve iş sözleşmesini feshederse kıdem tazminatını alamaz. Ahlak ve iyi niyet kurallarının aykırılığına gelince; iş yerinde ahlaka aykırı bir davranış sergilerseniz, herhangi bir başka çalışana yıldırma uygularsanız, herhangi bir çalışana ve doğrudan iş verene sözlü-cinsel-fiziksel tacizde bulunursanız iş veren sizi ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış sergilemek sebebiyle  iş sözleşmesini fesheder ve iş yerinden kovar. 



Mobbing kavramı Türk İş Hukuk'unda yeni bir kavramdır fakat var olması açısından eskidir. Mobbing, iş yerinde  psikolojik olarak bir bireyin bir başka birey veya doğrudan iş veren tarafından yıldırılmasıdır. İşini yapamaz hale getirilmesi ve bunun sonucunda çalışanın 
performansının düşürülmesidir. Burada birkaç unsur bulunmaktadır.Birincisi mobbing, sürekli olmak zorundadır yani bir kere yapılmış aykırı davranış mobbing olarak değerlendirilmez. Bir çalışan tarafından bir başka çalışana yapılabilir. Bir çalışan grubu tarafından tek bir çalışana yapılabilir veya iş veren tarafından çalışana yapılabilir. Tam tersi, çalışan tarafından iş verene de yapılabilir. 

Sosyal güvenlik sistemimizde son on beş yılda iki adet önemli değişiklik olmuştur.Bunlardan biri, 1999 yılında 4447 sayılı kanunla emeklilik için gerekli yaş şartının yükseltilmesiydi. Aynı kanunla işsizlik sigortası Türkiye'de uygulanmaya başlandı. Sosyal güvenlik anlamında çok önemli değişiklikler oldu. Bu değişikliklerin ilki az önce bahsettiğim gibi emeklilik yaşının yükseltilmesi oldu. Bu kanun devreye girmeden önce kadınlar 15 yıl,erkekler 20 yıl sigortalı süresi ve kadınlar 50, erkekler 55 yaşında emekli olabiliyordu. Dolayısıyla sosyal güvenlik sisteminin verdiği açıklar,emekli maaşlarını finanse edememe durumu gibi nedenlerle emeklilik yaşının yukarı çekilmesi öngörüldü ve bu yaş  öncelikle 60 yaşına çekildi. 



Emeklilik yaşı 60'a çekilince, ortada çok ciddi bir problem oluştu. Bu kanun öncesi sigortalı olan kişiler emeklilik planları yapıyorlardı. Emeklilik planları kadınlarda on yıl erkeklerdeyse beş yıl gecikti. Özellikle 1980-1990 dönemlerinde popülist yaklaşımlarla emeklilik yaşının düşürülmesi nedeniyle maalesef bugün bizler daha geç emekli oluyoruz. Fakat yaş uzatılmasıyla alakalı olarak şöyle bir hak getirildi . Yaş dışındaki koşulları  sağlayanlar yani sigortalılık süresisini 15 yıl tamamlayanlar, 3600 gün prim ödenmiş olanlar işlerinden ayrılıp emekli olacakları yaşı çalışmadan bekleyebilirler. Bu durumda olanlar işlerinden ayrıldıklarında, iş verenlerinden kıdem tazminatını alabilirler. Dolayısıyla şöyle bir hak doğmuş oldu; 15 yıldır aynı iş verenle çalışan, 3600 gün kendisi adına prim ödenmiş kişi iş yerinden istifa edip ayrılarak brüt ücreti üstünden 15 yıl çalışmasının karşılığı 15 aylık brüt ücret üzerinden kıdem tazminatını alıp evinde çalışmadan yaşı bekleyebilir hale geldi. 

2012 yılının Ocak ayından itibaren Türkiye'de genel sağlık sigortası zorunlu hale geldi. Yani herkes genel sağlık sigortasının kapsamı içerisine alındı. Böyle olunca da genel sağlık sigortası primi ödeme zorunluluğu geldi. Dolayısıyla istifa ettiniz, kıdem tazminatınızı aldınız ve yapmanız gereken ikinci şey SGK'ya gidip gelir testi yaptırmaktır.Gelir testi sonrası belirlenen prim miktarını ödeyerek sağlık hizmetlerinden yararlanabilirsiniz.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder